Kayıtlar

2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Korkuyor / William Shakespeare

İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor.  Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için.  Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.  Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.  Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için.  Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için.  Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi birşey vermedigi için.  Ve ölmekten korkuyor aslında yaşamayı bilmediği için.

Dizi: Mozart In Jungle

Yeni yeni nefes almaya başladığım bir haziran gecesinde nerde benim dizilerim, fimlerim, kitaplarım moduna gelmiştim. Seda demiştim silkelende kendine gel. Uzun zamandır bıraktığım dizi serüvenine yeniden atılmak üzere benim baş tacım canım arkadaşım nalişimden bir sürü dizi ve film önerisi aldım. Listemi oluşturdum ve torrentin sıcak kollarına kendimi bıraktım. Here we go!  İlk tercihim şu an henüz birinci sezonunu tamamlamış 10 bölümlük bir dizi oldu. Kendisiyle böyle tanıştık. "Mozart In Jungle" adlı dizi tüm sezonu bir gün içerisinde bitirdiğim dizi olarak tarihe geçmiş bulunmakta... (28 Haziran 2015) Sanatla, klasik müzikle ilgim ve bilgim çok fazla yok. Yani bu sevmediğimden değil o mertebeye erişemediğimden. Ama keman sesine ölür de biterim oldum olası... Bu diziyi de özellikle müziklerinden ötürü silip süpürdüm, ardı ardına izledim. Sadece müzikle bu kadar akıp gitmesi mümkün değildi tabi, senaryosu, oyuncuları da bir o kadar iyiydi. Umarım ikinci sezonu bi

Wiz Khalifa - See You Again ft. Charlie Puth

Resim
Her ne kadar Fast and Furious serisini tamamiyle izlememiş olsam da, Paul Walker hayranı olmasam da, klibi izleyince gözlerin dolmaması mümkün değil. Ama şarkı zaten efsane, Charlie Puth'u da ilk defa  duydum ama sesine hayran olunası...

Neler Oluyor Hayatta?

Başkalarının hayatını bilmemde ben baya yoğunum arkadaşlar. O spordan bıkkın ama umutlu kız vardı ya heh o öldü bilin istedim. Evet artık açıklayabilirim, sporu bıraktım :( Ama istemeden oldu aslında. Sporu bırakmamın sebebi iyi bir nedene bağlı; işe başladıııımm. Yoğunluktan ölünce tabi spora zaman kalmadı, kaldı da bende gidecek hal kalmadı. Muhteşem iş çıkışı zincirlikuyu metrobüs maceramdan sonra bir de üstüne spora gitmek, ruhumu teslim etmekle eş değer gözüktü gözüme :( Aslında gene giderdim, sırf çalışsaydım. Ama pazartesi okul, salı ve çarşamba sabahtan staj sonra iş, perşembe cuma da full iş. Hafta içi baya ölü, hani desem ki hafta sonum bana kalacak dinlenebilicem yok. Hafta sonu da projedir, ödevdir carttır curttur. Kısacası bende bahane çoktur. Tabi burayı da baya ihmal ettim. Canım sağolsun bence.. Arada şuradan da bir şeyler paylaşabiliyorum. Sağlıcakla kalınız efenim.

1 Saatlik Huzur.. Amelie Soundtrack - Yann Tiersen

Resim

Gereksizlikler Silsilesi

Yaklaşık bir ay sonra yeniden merhaba, yazmak istiyorum da yazacak bir şey bulamıyorum fakat içimde bir yazma isteği mevcut. Şu anda da ne yazacağımı bilmiyorum birkaç şey zırvalayıp gideceğim sanırım. Hayatım anlaşılmaz bir şekilde hızla ilerliyor ama öyle böyle değil bir bakıyorum pazartesi bir bakıyorum cumartesi. Okulda projeler başladı, staja filan gidiyorum arada spora gidiyorum (hala azimli gibiyim). Yazacak bu kadar şey bulabildim bir sorun var belli de ne var o belli değil. Karmaşıklıklar kalp ben.  Bu yazıyı okuyan canım kardeşim, özür dilerim valla senin de gereksiz vaktini öldürdüm.

Film: The Theory of Everything

Resim
Öncelikle filmi izlemeye nasıl karar verdiğimden bahsetmek istiyorum; aslında bu filmi açtığımda arkadaşlarla romantik bir film gecesi yapalım demiştik. Drama ve romantiği görünce süper tam da istediğimiz türden diyip hiç bir bilgimiz olmadan konusunu dahi okumadan açmıştık. İlk 5 dakika içinde arkadaşlarım uyuduğundan dolayı bende filmi kapayıp başka bir bahara saklamıştım. Sonrasında bir başka arkadaşım bu filmi önerdi, o zaman benim geçende açmış olduğum film olduğunu bile fark etmemiştim. Hatta filmi izlemeden birçok kişiye de önerdim. Halam ve babam bile benden önce izlediler. Sonra şu sıralar hiçbir şey yapmama isteğime karşın dedim ki otur Seda izle şu filmi, evet izlemek için kendimi zorladım. Ama iyi ki izlemişim. Stephen Hawking'in zekasına söyleyebilecek tek bir sözüm yok, zekam yetmez yani o derece :) Beni asıl filme bağlayan tabi ki dram kısmı oldu. Damarımı kesseniz kanımdan dram akacak, öyle çok seviyorum. Üzülmek hoşuma gidiyor galiba. Ya da artık filmlerde ve

Bir Kitaptan Diğerine Yolculuk

Öncelikle bir kitap mutlu sonla da bitse mutsuz sonla da bitse bir hüzün kaplar içimi. Okuduğum kitaptaki karakterlerin varlığına ve oluşturduğum hayal ürünü görünüşlerine o kadar inanırım ki bazen bu karakterler benim arkadaşlarımdan, ailemden, sevgililerimden biri olur çıkar. Hiç olmasa bu karakterlerle bir kez karşılaşmış olduğum hissine kapılırım. Bazen de karakterlerden biri yerine kendimi koyarım. Eh haliyle kitap bittiğinde de o kişiyle bir daha görüşemicek şekilde ayrılmışız hissine kapılırım. Gerçeğin ayırdına vardığımda, kitabı baştan sona bir düşünür hazmetmeye çalışırım. Sonra bir bakmışım özlem duygusuna kaptırmışım kendimi. Kitapta olan olayları gerçek hayatta oluyormuş gibi hissettiğimden aslında kitap okuma hevesim hala yerinde olur ve hemen bir başka kitaba başlamak için kütüphanemin önüne geçerim. Zar zor kitaba karar verdikten sonra ilk satırı okuduğumda genellikle eski kitabın karakterleriyle devam ederim. Bu demektir ki Seda daha hazır değilsin önce son okuduğun ki

Alıntı #1

"İşin üzücü yanı, şu ana kadar yaşamını yaşamda değil de beyninde yaşıyor olmasıydı. Kadınsı imgelemin mahvedici, elini kolunu bağlayıcı gücüne yenilmişti."   Elizabeth Dunkel / Her Kadın Bir Rus Şaire Aşık Olur 

Günlük Yatış Rutinim

Tüm makyaj, güzellik bloglarında okuyup kıskandığım "cilt bakım rutinim, saç bakım rutinim, bıdı bıdı rutinim" gibi başlıkları kendime uyarladım ve sonuç ne yazık ki şu tatil zamanı oluşturabildiğim tek rutin konum günlük yatış rutinim oldu... Günüm 09:30 - 10:00 sularında annemin kahvaltıya kalkıcan mı? ve türevleri sorularıyla başlıyor. Genellikle ilk seslendiğinde kalkamıyorum bir iki işkence sonucu kalkıyorum. Elimi yüzümü yıkamama rağmen uyur gözlerimle gidip sofraya oturuyorum. Yemek yemeye başlayınca tabi ki  o heyecanla ayılıyorum. Sonrasında eğer annem spora gidiyorsa o kahvaltıları kaldırmak bana kalıyor. Bir sonraki işlem yatağa tekrar atlayarak, yorganı omzuma atıp gazete okumak oluyor. Ardından telefonda instagram, twitter, facebook, blogger, snapchat aslında kısaca tüm sosyal medyanın anasını ağlatıp günlük stalklarımın da ilk aşamasını da tamamlayarak yataktan kalkıp ne yazık ki yatağımı akşam tekrar buluşmak üzere topluyorum. Saat 12:00 filan oluyor. Ondan

Büyüklerin Üniversite Öğütleri

Üniversite öğrencisiyseniz eminim hepiniz bir büyüğünüzden - bu otobüste yanınızda oturan yaşlı bir amca da olabilir, her an her yerde karşınıza çıkabilirler - çeşitli öğütler duymuşsunuzdur. En çokta şu cümle söylenir. Öğrencilik yıllarınızın kıymetini bilin o günler geri gelmeyecek... Şahsen hep kulak arkası ettiğim öğütler olmuştur, bir çoğumuzun yaptığı gibi. Bir Yıldız Teknik'li olarak; Ben hayatımda USİS sistemi gibi bir bela görmemiştim. (İşkence çekiyoruz resmen, alt yapı sıfır.) Ben hayatımda hiç seçmeli ders altında mecburi ders almamıştım.  Ben hayatımda  hiç bu kadar ödev yapmamıştım. Ben hayatımda hiç bu kadar çalışmamıştım. (YGS - LYS zamanı bu kadar çalışsam Boğaziçindeydim yeminle) Ben hayatımda hiç bu kadar çok proje yapmamıştım. Daha doğrusu üniversiteden önce proje sayılabilecek bir şey yapmamıştım.(Son bir ay o proje sıkışır sıkışır, en son kafayı yiyerek bitirirsin.) Ben hayatımda hiç bu kadar çok ders dinlememiştim. Ben hayatımda sınav zamanları hi

Film: The Imitation Game

Resim
Film Türkiye'de sanırım 20 Şubatta vizyona girecekmiş. Filmler Türkiye'ye geç gelince napalım torrentin etinden sütünden faydalanır olduk. Evde izlenilenle sinemadaki tabi ki bir olmuyor ama en azından ev rahatlığı var canım ve tatilde çokta güzel oh mis gibi izleniyor. Abimin gelip film izleyelim deyip benimde hangi film olduğunu sorgulamadan başladığım film bende büyük bir heyecan uyandırdı. Çünkü "Alan Turing" demişti. Benim gözler parladı tabi... Bu sene yapay zeka adlı bir ders almıştım ve orada işlediğimiz konulardan biriydi Alan Mathison Turing. Yapay zeka dersinin de tüm üniversite hayatım boyunca almış olduğum en keyifli derslerden biri olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Ama bunun en büyük nedeni hocamızın güzel sunumları ve anlatımlarıydı.   Filmin başlarında kapıldığım heyecanla tüm bildiklerimi anlatmam spoilerın dibi olmuştu abim için, filmi durdurdu sakin olmamı ve çenemi kapalı tutmamı söyledi. Ben içimde anlatma aşkıyla kalakaldım. Film yoru

Seda'nın Sporla İmtihanı Vol.4

Spor artık rutine binmişti aslında değişik olaylar olmuyordu can çekişlerim haricince ta ki cumartesi gidemeyip bugün (pazartesi) annemle beraber spora gidene kadar. Evet annemde haftanın üç günü sabahları gidiyor spor yapmaya ve yanında 3 tane daha aile ferdimiz bulunmakta... Adeta ailemizim spor salonu :D İlk şoku hocamızın "Günaydın Hanımlaar" diyerek gelmesiyle yaşadım, kendimi biraz Seda Sayan programında hissetmedim değil. Sonra o ne kalabalık! Tüm bakırköyün ablaları teyzeleri gelmiş resmen kadınlar matinesi olmuş. Herkes birbirini tanıyor, çoluğunu çocuğunu konuşuyor. Hareket yapan hanım ablanın başında mutlaka aynı zamanda muhabbet ettiği bir abla eşlik ediyor. Şarkılarda bizim ıptıs dıptıs yabancı müzikleri değil. Türkçe kopkop şarkılar çalıyor. Teyzeler dans ederek spor aletlerine gidiyorlar. Arada bende nasibimi aldım tabi. Anneme ay senin kızın mı şöyle mi böyle mi soruları bitmek bilmedi. O kadar ki bir abla senin kızın hafta içi akşamları gelmiyor muydu? Anne

Tek Başıma Ne Yapabilirim?

Resim
Aslında bu yazı tam olarak başlığı karşılamayacak. Yani aslında tek başıma yapmaktan hoşlandığım ve tek başıma yapmak istediğim bir kaç maddeden oluşacak :) Tek başıma sinemaya gitmek. Tam anlamıyla filme yoğunlaşmak için istiyorum bunu. Ne olursa olsun yanında bir insan olduğunda filme dair illa ki bir şeyler konuşuluyor ve aslında filmin içinden çıkılıyor. Tek başıma adalara gitmek. Buradaki asıl isteğim uzun bir vapur yolculuğunda tek başıma olmak. O denizin köpürmesini anlamamak istiyorum :( Mümkünse hafta içi ve adalar mevsimi olmayan bir zamanda gitmeliyim ki sessiz ve sakin olsun. Düşüncelerimle kendi benliğimle huzurla dolmak istiyorum. Adalar kısmına gelince de belki bisiklete binmek, manzarası bol banka oturup müzik dinlemek, kitap okumak... Şu an gözümde canlandı da atın beni adalara :( Tek başıma tatile gitmek. Evet tatil ve tek başıma! Kültür turu olur, deniz güneş tatili olur, keşke yurt dışı tatili olabilse mesela. Aklıma ne eserse onu yapmak için b

Kitap Okuyamama Sendromu

Nasıl oldu? Neden oldu?  Anlam veremedim ilk başlarda okulun yoğunluğundan, hayatın akışından okuyamıyorum diye yakınırken, tatille beraber elime aldığım her kitabı iki üç sayfa okuyup bıraktığımı fark ettim. Başlıyorum, anlamıyorum aynı sayfayı birkaç kez okuyorum yok olmuyor. Hayır okumakta istiyorum ama başaramıyorum. Ben ki bir zamanların psikopata bağlayıp aralıksız, nefessiz kitap okuyan insanı bir boşluktayım gidiyor.

Film: Ma Vie En Rose (1997)

Resim
Tatilden faydalanıp unutulmazfilmler.com'u didik didik ettiğim şu günlerde bu sefer 97 yapımı bir film dikkatimi çekti. Çocuk psikolojisine karşı biraz ilgim var ve buna yönelik filmleri seviyorum. Eğitimci kişiliğim kendini gösteriyor sanırım haha :) Film Ludovic adında taptatlı bir çocuğu anlatıyor.(Çocuğu al ısır ye öyle güzel gamzeleri var tabi şimdi bu abimiz 30 yaşındaymış.) Tatlı Ludovic biyolojik olarak erkek olmasına rağmen kendisini kız gibi hissediyor hatta kız olduğuna ama bilimsel bir hata sonucu erkek olarak doğduğuna kanaat getiriyor.  Çoğumuzun özellikle Türkiye'de tepkiyle yaklaştığı, henüz tam olarak adapte olamadığımız, doğal karşılamakta zorlandığımız, konuşurken ya da düşünürken hak verdiğimiz ama bu durumdaki kişilerle karşılaştığımızda yadırgadığımız (buna bende dahilim) erkeğin kız gibi hissetmesi veya kızın erkek gibi hissetmesi durumunu bir çocuğun bakış açısıyla o kadar güzel anlatmışlar ki 97 yılı için eminim ki büyük yankı uyandıran bir

Film: Whiplash

Resim
Kendisini izleyip soluğu blogta aldım. Ne yorum yazsam bilemiyorum ama izlerken özellikle son kısımda resmen içinde yaşadım. O adrenalini, heyecanı hissettim elimde baget olsa masaya cama bir yerlere vurmadan rahat edemezdim bende kendimi sıkmakla yetindim. Ne desem boş izleyin izlettirin azmin zaferi!

Seda'nın Sporla İmtihanı Vol.3

En son yazımın üstüne 2 kez daha gittim spora, peki neler oldu? Fitness aletlerini kullanmaya başladım.  Fitness aletlerinin bazılarından nefret ettim. Kas yanmasının ne kadar iğrenç olduğunu fark ettim. Pilateste bazı hareketleri yapamamamın utancını yaşamaya devam ettim. Yürüme bandında yarım saatten fazla yürümenin ne kadar sıkıcı bir şey olduğunu düşünüp durdum. Spora gitmeme rağmen öküz gibi yemeye devam ettim. Spor günlerinin yaklaşmasıyla adeta pazartesi sendromu yaşamaya başladım. Bir sonraki yazıya kadar olmasını umduklarım... Yapamadığım hareketleri başarmak Güle oynaya spora gitmek Yediklerime dikkat edip sporun sonuçlarını görmeye başlamak

Ben çocukken kar

Ben küçük bir velet iken devamlı düşerek okula gider iken kışlar daha bir soğuk geçerdi. Bol bol da kar yağardı. Ama bizim hiç yağmadan okulumuz tatil olmadı :( Kar yağdığı zamanlar çorabımı ve kırmızı balıkçı yaka bodymi yatmadan giyerdim sabah üşümemek için. Annem önceden kalkıp üniformamı kaloriferin üstüne koyardı. Kalkınca ilk işim cama yapışmak olurdu. Eğer çok fazla kar varsa hemen sabah haberlerini açardık tatil olur mu acaba diye, çoğunlukla olmazdı. Annemde hiç kızım soğuk gitme demezdi benim de sormak aklıma gelmezdi tıpış tıpış okula gider öğleden sonra okullar tatil edilir eve dönerdik. En güzeli tatili öğrendikten sonra okulda oynanan kartopu savaşlarıydı tabi ne güzeldi o günler dönebilsek ya :(

Seda'nın Sporla İmtihanı Vol.2

Resim
Eveeettt sporla tanışmam geç ama güç olmadı. Salı günü (dün) - içimizi ısıtan sıcacık bir havayla birlikte * - yollara düştüm ve spor salonunun yolunu tuttum. Spora başlamadan önce ilk adım olarak boyum ölçüldü. Yıllarca milleti keklemişim 1.72'yim diye. 1.70 çıktım ama fark fazla değildi bozmadım moralimi, şimdiden arkadaşlardan özür dilerim yalan söylemek istememiştim evdeki mezuranın suçu:( Sonra bir de kilo yağ bilmem ne ölçümleri yapıldı. En son olarak da vücut ölçülerim alındı. Kendime kütük derken çok fazla yanılmıyormuşum :) - Hala umutlu ve mutluydum -  İlk önce kardio amaçlı yürüyüş yapmamı söylediler. Yürüme bandına ilk kez bindiğim salondaki herkes tarafından anlaşıldı. Ayağımı bastığım anda kaymaya başladığımdan hobaa diye tepki verince tabi... Ama yürüme bandını çok sevdim insan kendini manken zannediyor öyle bir havayla yürüyorsun yani :) Tam tamına 17,5 dk yürüdüm, küsuratlar benim işim. - O ana kadar umutlu ve mutluydum -  Sonrasında pilates dersimiz başla

Sevipte Korkmak

Denizi Severiz Odaklanıp izlemesini, sesini dinlemeyi, kumunu, deniz kabuklarını, tuzlu oluşunu, üstte tutmasını, dalgasını, yüzmesini... Denizden Korkarız Tek başına açılmaktan, şakalarına kurban gitmekten, suyunun burnumuza kaçmasından, boğulmaktan, akıntısına kapılmaktan... Korkuları oluşturan durumların çoğu aslında iç dünyamızdaki güvensizliği yansıtır. Deniz yerine ne koyarsan koy sonuç aynı şekilde bizi bekler...

Kafamı Duvara Atma Sebeplerim

Resim
Madde 1. Sedacım olarak hitap edilmesi (öküzüm de yapmacık canım bile de ama sedacım deme) Madde 2. Ödev, vize, final sorularıyla nefessiz bırakanlar (normal zamanda hal hatır sormayanların bu dönemlerde can ciğeri olduğum zamanlar tabi ki) Madde 3. Herşeye trip atanlar Madde 4. Hiç birşeyi beğenmeyen uyumsuz çıkıntılar Madde 5. Bir olayı anlattığında (genelde hala anlatır vaziyetteyken atlayan) mutlaka ama mutlaka ben de de şöyle şöyle olmuştu diyen ben merkezciler Madde 6. Birşey anlatırken başka yere bakan insanlar (sorma kardeşim o zaman) Madde 7. Buluşulan ortamda hiçbir konuşmaya katılmayıp telefonuna gömülenler (evinde otur allah aşkına) Madde 8. Tüm bunlara sinir olup kimseye tepkimi belli edemeyen ben

Seda'nın Sporla İmtihanı Vol.1

Resim
2015'e fazla hızlı bir giriş yaptıktan sonra, abimin manevi ama daha çok maddi desteği ile hayatımda ilk kez bir spor salonuna yazılmış bulunmaktayım. Sporla aram hiçbir zaman iyi olmadı, olamadı. Spora bakış açım yakın zamanlara kadar kilo vermek üzerine kuruluydu. Yani spor yapma amacım hep kilo vermek için olmuştu, hiç öyle aman sağlıklı yaşam, dinç vücut falan tınlamazdım. Spor yaptım dediğimde öyle koşma bile değil en büyük spor aktivitem Ataköy'de 2 tur yürümekti, bazen 3 ve 4'lere çıktığı olmuştur (baya nadir). Gel gelelim işte abim sağolsun kendisi tek gitmemek için çok tatlı bir teklifle geldi buna da hayır dersem olmaz diye düşündüm ve fırsatı değerlendirdim. Bakalım ilk kez salı günü gidicem. Ölçüm falan filan bir şeyler yapacaklarmış ona göre program vericekmiş hocacağızımız. Umudum gün sonunda pertimim çıkmaması. Haftada 3 kez gitmek hedefimiz bakalım başarıya ulaşabilecek miyiz? Dedim ki birde hiç spor yapmamış bir bünyenin yaşayacağı psikolojik ve fizik